YARIM KALAN DOĞA VE BEN SORUNU?

Yeryüzü, hayatın sürdüğü mekanlar ve izlenimleri düzeltmek için fırsatlar diyarı. Bu alemde organik hayatın bize sunduğu imkanlarla doğanın türlü öğreticilikleri bir arada. Birçok hayat boyunca elde ettiğimiz maddeyi tanıma süreçleri şimdiki anın içinde, hatırlama kıyası ile önümüzde. Bedenimizin beslendiği psişik süreçlerle oluşturduğumuz izlenimler, varlığımızı özü tanıma ve hatırlama seçimlerine hazırlıyor.

Yarım kalan doğamızda şuur malzemesini üstün çabalarla arayışımız ve beyinle temsil edilen anlayışı gerçekleştirme uzun hayatları inisiye olarak geçirmekle mümkün olabiliyor. 

Şuur, yaratım anından itibaren varlıksal seçimle cevherimizi zenginleştirip, hareket ettiren kutsal ışıktan geliyor.

Işık, bir düzeyi ile duyular ile algılanabilen dünyayı illüzyon olarak uykuda tutmaya yarayan bir forma dönüştürüyor. Negatif besin olarak bedenlerimizde, kan dolaşım sistemimizde dolaşarak duygularımızı sıradanlaştırıyor.

Peki, bütün bu yarım kalmış doğa sorusu neden şuurla ve varlık seviyemizle ilgili.

Öz, bedenin lokal zaman içindeki takipçisi, dünya seviyesinden gezegensele ve güneş seviyesi zekasına, yani şuuruna çıkarmaya çalışıyor. Eksik kalan parça öz ile hareket eden görünmeyen tarafımız, enerji bedenimiz, mental anlayışımız.

İşte beslenmesi, büyütülmesi gereken ve şuurda birleşip tek hale gelmesi gereken aktif potansiyel durumumuz böyle bir enerjetik durum. Dünya seviyesinde organik besinlerden gelen psişik düşünme enerjisi, görünmeyen dünyada ilham, sezgi ve içsel tat ile biçimlenen özgür bir anlayış.

Arınma, arıtma süreçleri ile sadeleşip, netleşen duyuların dışında algıladığımız bütünsel olma hali. Yüksek şuur potansiyeli ile her anın içinde hatırlayan ve hatırlatan yolculukların hazırladığı birlik şuurunun gerçek tezahürleri. Her iki ortama da uyum sağlamış tek irade ve dünyada ise tek ben şuuruna dönüşmemiz.

Görünen klasik formların dışında, özgün beni yaşayarak, her iki dünyada tek bir şuuru ve yüksek zeka ışığı ile yaşayabilmek.

Bunu önemseyip değer verdiğimizde, Ruh’un öz ile buluşması ve tekâmül süreçlerinin geleceği hazırlayıp, varoluşa katkısı gerçekleşip, her an parlak fikirlerle donanarak, her iki hayatı da beraberce yaşamak mümkün.

Sadece bizim seçmemiz gerekli.

Işığı ve maddenin her boyuttaki izlenimini şuurla birleştirmeyi seçmemiz gerekli.

Işıkla daha yakın,

Ahmet Cemal Gürsoy